29 Kasım 2008 Cumartesi

Hayaller?


Öylece durup akan suyu seyrederken kim düşler dünyasında 1-2 adım atma fikrine karşı koyabilir ki?

Yine bir gün böyle boş boş bakıp bilgisayarımın ekranında akan yazıları seyrederken, yine bu kısa yolculuklardan birini yaptım. Bu hayallerde genelde kendimi farklı farklı konumlarda hayal eder sonrada bu noktayla şu an durduğum yer arasındaki engellere odaklanırım. Çok yararı oluyor aslında. Güzel bir şarkının etkisinde oluşan bu hayal anı sayesinde yeni birşey keşfettim

İnsan, kendini hedefinden ayıran engelleri görünce kimi zaman umutsuzluğa kapılıyor. Ama atlanılan nokta 1 hedefe ulaşan 1den fazla yol olması.

Başarıya ulaşan yolda güçlü yönlere oynama sanatı daima kazanır. Her insan kendine has yeteneklerle eş doğmuştur, öne çıkanların üstünlüğü yeteneklerinden değil yeteneklerine güvenlerinden gelir. Savaşı kendi sahasına çeken kazanacaktır.

Basit bir örnek; güzel bir fotoğrafın olmamasından şikayetçisin. Bu durumda yakışıklılık / güzellik eksiliği senin için aşılmaz bir engel gibi görünür. Ancak güzel fotoğrafın tek yolu bu değildir. Planlama yeteneğini kullanır her fotoğrafda doğru ışıkta olmayı planlarsın, zekanı kullanır fotoşop yardımıyla kendine çeki düzen verirsin, insan ilişkilerini kullanır bu işten anlayan bir arkadaştan rica eder veya paranı kullanır bir stüdyoya yaptırtırsın.

İşte bir minik hayal dünyası yolculuğu bana bunları farkettirdi. Ya sana?

O halde artık engellere değil sonuca odaklanma vakti geldi.

27 Kasım 2008 Perşembe

Kayıp


Bir kez daha açılıyor aynı sayfa
Fırtınalar kopuyor her tarafta
Sarsılıyor, kapılıyor, savruluyorum
Paramparça oluyor ruhum bir kez daha
Bıkmadan, usanmadan topluyorum sonra
Ruhumun kırıntılarını, savrulmuş, her noktada
Ağlıyor, mütemadiyen ağlıyorum artık
Gözyaşlarım kan ağlıyor içimde
Dışarı çıkartmıyordum tek bir tanesini bile
Bir çiğ tanesi gibi göz kırpıyor şimdi zaman zaman
Uzaklara dalmış gözlerimin pınarlarından
Sonsuza uzanan acılar görüyorum artık her yolda
Her sayfada...

Bitmeyecek mi hiç bu savaş, bu kavga?
Zira artık yoruldum ben attığım adımlarda
Değil savaşmak, yaşamak zor gelir insana böyle anlarda
Akıl yıkıma uğruyor sonra, düşünceler darda
Bir ışık, bir ses arıyor o noktada
Bıkmıyor, bilmiyor bulamayacak belki de
Kim bilir, neden olmasın, belki de...

Birgün bir nokta konuluyor bir sayfaya
Git gide paragraflara, sonra satırlara...
Gün geliyor bakıyor insan neden sonra
Noktalardan başka bişey konmamış son sayfalarda
Nokta nokta nokta...

Kalacak güç mü kalır şimdi ayakta
Uzanmış yollar önünde sonsuz uzunlukta...

Ne olacak bu kayıp ruhun sonu?
Kim aldırır, bu kimin sorunu?
Akıl kanar, ruh sendelerken
Derler anca "Olamaz, daha çok erken"

Düşünecek güç yok, mecal yok artık bende
Akıl darmadağın, ruh biçare
Heyhat! Yok yok bu bedende
Nihayet batmakta artık bu güneş benim gökyüzümde,
Bir daha huzur dolu bir ay doğacak mı gecelerimde...
Belki de son gecemde...

21 Kasım 2008 Cuma

Kara Kaos Zindanlarında



Bir çok yaşam gizli her durakta
Biliyorum...
Nefesim kesiliyor, boğuluyorum
Anlatamıyorum...
İfade edemiyorum kendimi
Kelimeler parçalanıyor, yakıyor bedenimi
Bir alev, bir kor misali
Olmuyor, baştan başlıyorum
Olmuyor herşeyi yıkıyorum
Bırakıyorum kalbimi geride
Aklımı cehennemin en dibinde
Ama olmuyor, yine olmuyor
Bir elimde sonsuzu yakalıyorum
Diğer elimde ise bir hiçlikle duruyorum
Ayaktayım ama yıkılıyorum

Yürüyorum neden sonra
Sayfalar boyu, göz göze geliyorum geçmişle
Özel birşeyler yapmaya çalışıyorum
Olmuyor gerisin geri itiliyor, atılıyor, savruluyorum
Geri çekiliyor, huzur içinde ölmeyi bekliyorum
Yine olmuyor, geri çağırılıyorum
Kayıp görevlerime, hayallerime
Ne benle olabiliyorum
Ne de bensiz...
Biliyor ama anlatamıyorum...
Lanetler sarıyor etrafımı
Kulağımda karanlık uğultular
Işık olup parlıyor kara deliği güneş ediyorum...
Neşe sarıyor bedenimi neden sonra
Tarifsiz milyonlarca mutluluk bekler ruhumda
Sise boğuyorum birden kendimi, karartıyorum hayallerimi
Sonsuzluğun sonuna gidiyorum bir nevi
Işıklar sönüyor orada bir kez daha
Sonsuz karanlıkta...

Ayaklanıyor, bir kez daha kalkıyorum
Anlatmak, haykırmak için kalkıyorum
Olmuyor, vuruluyor, bir kez daha düşüyor, düşünüyorum
Nerde hata yapıyorum, düşünüyorum ama döngüden çıkamıyorum
Neşe, keder, neşe, keder...
Sonsuza uzanan sonlu döngüler
Karışıyor karıştırıyor herşey beynimi
Bedenimi...
Ve olmuyor, yine yapamıyorum
Açılamıyor, gerçek yüzümü gösteremiyorum
Kendi kendimi kendimde kaybolmaya mahkum ediyorum
Hala kendimi tekrar ediyor, aynı hatayı bir kez daha yapıyorum
İçimden söküp çıkardığım bu kaosu tekrar gömüyorum
Bunca zaman olduğu ve olacağı gibi
Zira hala anlatamıyorum...

20 Kasım 2008 Perşembe

Neden kendini koşullandırırsın?


İlginçtir, insanlar kendilerini bir çok yönden sınırlandırmaya alışmış. Çoğunlukla da bunun bilincinde olmadan

Mesela basit bir örnek: Dans.

Son moda "Ay ben danstan hiç anlamam, dans dersi alayım belki 2 hareket öğrenirim" lafı. Neden? "Salsa" sadece uzun yıllar düşünsel mistik aydınlanmalar yaşamış bir alimin, ya da her adımı formülize etmiş bir bilimadamının çalışması sonucu mu keşfedilebilir. Kesinlikle ve kesinlikle hayır!

Elin adamı çıkıyor ortaya 2 vık vık 3 şık şık 1 de popo sallıyor, fakat, fakat, aman tanrım, neler oluyor! Az önce kutsal bir teknik mi keşfedildi yoksa? Hadi ismi de "Salsa" olsun!!!

Böyle saçma bir şekilde olmayacağı kesin. O halde neden orjinal olmuyorsun? Hadi gözlerini kapa müziği iyice aç ve bir kez olsun bedenini özgür bırak. Bırak bedenin seni anlatsın, içindeki ruhu özgür bıraksın.

Bence "Danstan hiç anlamam","Poz vermeyi hiç beceremedim","Şunu bilmem","Onu yapmam","Hatta ben hiç bişey yapamam" gibi cümlelerle dolu hayat sayfalarında bir parantez aç ve şöyle yaz "Denemekten zarar gelmez, değil mi?"

19 Kasım 2008 Çarşamba

Neden olmasın?

İşte şimdi doğuyor güneşin ışıkları
Kalk, dağıt tüm karanlığını
Benimle aç kucağını yeni doğan güne
Umutla açan her bir yeni çiçeğe

Coşkunu göster bana, hadi durma
Neyi arıyorsun gölgelerin koynunda
Bu ne zavallılık, bu ne acizlik
Söyle ne buluyorsun bu lanetli oyunda

Hadi kalbini aç bana, çekinme
Sakladığın karanlıkları bırak geride
Boşalt zehirleri, arındır tüm bedenini
Ve uzun zaman sonra bir kez daha
Gülümse bana

Ne neden ne de sonuç arama bende
Ne geçmişe takıl, ne geleceğe kapıl bence
Göreceksin herşey anlam kazanacak o zaman
Aslında mutlu olduğun an, aslında her an

Ne güzellikler serili senin önünde
Hiç gerek yok utanmaya da, çekinmeye de
Gel bir kez daha, kapıl doğanın çağrısına
Dök ortaya ne var ne yoksa bedeninde, aklında

Hadi bir kez, hayatında tek bir kez
Yalan söyleme, ne bana, ne de kendine
Dürüst ol bir kez etrafındaki herkese
Sonra düşün, anla, acaba ne var
Senin karanlık maskenin ardında

Dur orada şimdi, hemen suçlama kendini
Bunca zaman ettiğin yeminleri, hayallerini
Anla ve kabullen hatalarını, sınırlarını
Sonunda göreceksin en zayıf noktanı
Gerçekte kimi kandırdığını

Şimdi yürü kendi seçtiğin yolda
Ama zor, ama kolay; gerçeklerin yolunda
Ve hatırla, attığın dürüst adımlarda
Dikkat etmen gereken tek bir şeyi
Kalbini...

Ne yapardın?

Hayat ilerlerken etrafında
Zaman bir an dursa
Tıpkı senin gibi soluk
Siyah beyaz olsa

Ne yapardın yerimde olsan

İnsanlar senin yerine konuşur
Senin etrafında döner durur
Sevgi, dostluk adına derken
Seni yönetmenin yolunu bulur

Ne yapardın yerimde olsan

Konuşamaz, cevap veremez
Eli kolu bağlı, hareket edemez
Çaresiz döner dururken
Biçare, tepki veremez

Ne yapardın yerimde olsan

Sonra dönüp kendine baksan
Önce anlasan, sonra suskun kalsan
Konuşmadan kendini özgür bıraksan
Sadece var olduğunu anlasan

Ne yapardın yerimde olsan
Belki de derdin işte o zaman
"En iyisi ben senin yerinde olmasam"