16 Eylül 2010 Perşembe

Ayrılık

Daha önce de oldu. Hep olur.

Ama sevgili bu. Herhangi biri değil. Aynı yastığa baş koyduğun, aynı nefesi paylaşarak uykuya dalamadığın, elele gezerken ikinizin de ellerinizin terlemesini umursamadığın, annenden sonra "ne zaman traş olacaksın" diyen ikinci kişi.

Canın sanıyordun ama değilmiş. Diğer yarım diyordun ama elma çürümüş. Ara sıra verdiği tüm güvensizliğe, zaman zaman oynadığı tüm rollere, belki de seni kaybetmemek için söylediği ama yine de "yalan" olan tüm yalanlarına rağmen sevgilindi o senin. Arada yüzlerce kilometre olmasına rağmen, dışarı çıkmak için hazırlanırken sorgusuz sualsiz duvara yaslayıp öptüğün sevgilindi o.

Güzel şeyler yaşadınız. Pişman oldun belki ayrıldığına. Ama şu andaki "yalanın içinde yaşamaktansa kafam rahat olur" düşüncesi ne demek oluyor peki? Neden hiç bir ayrılık bu kadar midene oturmadı? Neden daha önceki iplerin kopuşu yarım saattir oturduğun zifir karanlık odada şiddetli bir ışığı açıp yüzüne tutmadı, rahatsız etmedi?

Çünkü şapşalın tekisin. O kadar alışmışsın ve o kadar üşengeçsin ki "başka birini nereden bulacağım ben" diye düşünüyorsun.

Korkuyorsun belki de. Bu kadar ilgi gösterdiğin, bu kadar düşündüğün, bu kadar kendini paraladığın halde tekrar ayrılmak zorunda kalmaktan korkuyorsun. Eskiden birileri korkunun ecele faydası yok demiş, korkunun hiç bir şeye faydası yok. Ne sevgiye, ne ilgiye, ne boka, ne püsüre. 

Korkmaktansa herkes gibi olacaksın: Gözlerin sonuna kadar kapalı, bırak ne bok yerse yesin. İster aldatsın, ister hayvan gibi davransın, ama yine de "beraber" olun. Senin ellerin de armut toplamasın bu arada, sen de önüne gelene asıl, elbet birkaç fırsat çıkar karşına. Performansının ortasında belki şöyle bir durup ne yaptığını ve nasıl bir insan haline geldiğini düşünürsün. Salla, yaptığın işe odaklan. Reklam gerek. Ne demiş yatakta oturup gömleğini iliklerken arkasındaki insana bakmaya tenezzül bile etmeyen biri? "şikayetlerinizi bize, memnuniyetlerinizi arkadaşlarınıza." Hahahahaha.

Böyle biri olabilecek misin? İyi düşün.

Konu dağıldı mı? Hazır başlamışken bunu da düşün. Bak, ayrılık neler getiriyor insanın aklına?

Canını ne kadar acıtmış olursa olsun, insandı. Ve sevgilindi. Seni gerçekten seviyordu. Hep sebepler. Hep. Olmasa olmaz mıydı sanki?

(Şimdiden yan çizmeye başladın. Utanmasan arayıp "ben ayrılmak istemiyorum, hata ettim" mi diyeceksin? Angutun biri olduğunu tekrar tekrar suratına mı vurmak gerekiyor yoksa?)

Sevgili. Ayrılana kadar bu kelimenin anlamını bilmediğini fark et. Her ayrılışında hatırla, her beraberliğe başladığında tekrar unut. Başka türlü gelenek bozulur.

Ayrılık. Ve yaptığın şeylerden asla pişman olma. "Kaçan kovalanır" gibi aptalca düşünceleri bir kenara bırak ve hayatını yaşa. Çünkü ayrılık senin aklına getirmediğin, getiremediğin her şeydir. Kafa yorma, olmayanı arama.

Sana kimse ayrılığın güzel bir şey olduğunu söylememişti. Sevgiliyken, beraberken dokunmanın, yanında olmanın tadını çıkar ama iş ayrılığa gelince yerin, hayıflan. Yok öyle. Gül, diken.

Tamam, kısa kes. altı üstü ayrılık işte. amma tatava yaptın. Kalk yüzünü yıka.

..yıldızlar bu gece her zamankinden daha uzak.


ALINTIDIR!