16 Temmuz 2022 Cumartesi

Fantazya Öldü

Günler güneşliydi bir zaman, yoktu keder, matem

İlkbahar rüzgarları safi aşk dolu birer meltem

Çiçekler toplardım, renk renkti kucağımda 

Mektubum bile hazırdı o zamanlar, ulağım da


Ama aşk beni tutmadı, söylemedik şarkı da 

Kendim söyledim yalnızca, sadece karanlıkta 

Okşamadı başımı, etmedik dans beraber

Şeytanlarımla dans ettim, dostlarım bihaber 


Korktum karanlıkta, ama kimse sarılmadı 

Ne kadar istedim yalnızlık bana darılmadı 

Ağladım gecelerce ırmak oldu dinmedi 

İçime attım gül suretim yüzümden inmedi


El salladı gemime, nice kuşlar aşıklar 

Ürperdim, çevirdim kafamı, soğuk geldi rüzgar

Eğildi dallar gün be gün, indi şakaklarıma hüzün 

Şakalarımı kuşandım yerine, istemedim kimse görsün


Adımlarım seyreldi ilkin, ayağımda yaralar

Ağırlık çöktü üzerime, düşman oldu aynalar 

Kalmadı sonra bende, o düşlerdeki beden 

Yaz geldi geçti benden, ben hiç fark etmeden


Kurudu ümitlerim, hayallerim çiçek açmadı

Attım en nihayet şömineye, kederle çıtırdadı

Her gün bir misafir daha eksilttim, hediye kendime 

Artık gülmem gerekmesin diye, ağlanacak halime


Sorma ki bana nasıl, çiçek dolu bir göldü

Soldu o çiçekler bir bir, fantazya öldü

Hiç gelmedi o prens, ne de onun atı beyaz 

Hala gülüyorum ama, kalbime vurdu ayaz






19 Haziran 2013 Çarşamba

Karmaşanın Ortasında

Bir sürü karakterim var oynamaya
Seç beğen al
Kendim nerdeyim peki
Konuşamayan ben?

Niye uyanmak için birilerini beklemem gerek?
Niye ben kendim ortaya çıkamıyorum
Yoksa ben bende değil miyim artık
Peki göğsümde atan bu kalp kimin?

Kartlarımı oynuyorum
Çok kartım var ne de olsa
Hadi bi kart da sana çekeyim
Sonra da seni oynayayım

Senin doğruların benim doğrularım
Ne de olsa sen sensin
Ama ben ben değilim
Çünkü ben senim

Sonsuz karanlığa düşerken
Herkesi yakalamaya çalışıyorum
Peki beni kim tutacak
Belki de kuyudaki lanetli ruhum

Peki ben ben değilsem
Bu akan göz yaşları kimin?
Bu boğazındaki yumruyla
Aynada bana bakan kim?

Ama hayır durmayacağım
Dünya döner sahne bana gelir
Hayallerimi gerçekleştirme fırsatım doğar
Hayallerimi düş kırıklığına uğratamam

Elimi tut ne olur
Bırakma beni
Korkuyorum karanlıktan
Yalnızlıktan

Ne olur bırakma beni
Düşersek beraber düşelim
Yalnızlığa düşmek istemiyorum
Yalnız ölmek istemiyorum

Neyim kaldı ki başka
İçimde küçük bir çocuk
Fırsat buldukça pencereden bakıyor
Onu özgür bırakacak birini arıyor

Duvarlarımı yüksek tuttum
Sarayımı sağlam
Geçilmez gardiyanlar her yerde
Ve şimdi giremiyorum içeriye

Hayal edebilir misin?
O berrak göldeki bir mürekkep şişesi
Bir gün o şişe kırılacak ve
Güneş ile ay karanlıkta buluşacak

Biliyorum, o beni bulacak
Biliyorum, çünkü olacak
Biliyorum zamanı geldiğinde
Kalbimi ve ruhumu bulacak

14 Mayıs 2011 Cumartesi

Cevap Veremez

Hep geliyor yine geldi,
Sen beni terk ettiğinden beri.
O yeni dostum
Ve galiba kader ortağım.
Her gece beni ziyaret ediyor.
Hayalet gibi bir şey o,
Hem odamda belirmesi bakımından,
Hem de görünüş.
Buğulu ama donuk bakışlar
Ve kıpkırmızı şiş gözler,
Sanki bütün gece ağlamış.
Herhalde onun da sevgilisi onu bırakmış,
Senin beni bıraktığın gibi.
Ama ben unuttum şimdi,
Bak gülümsüyorum,
Bak gülümseyişim onu da cesaretlendiriyor,
O da gülümsüyor.
Ama gözleri hala unutmadım diyor.
Yüzündeki ifade,
Korkunç bir halde,
Ona acıyorum. Keşke unutabilse benim gibi.
Ve ona merhaba diyorum,
O da bana merhaba diyor.
Üzme kendini diyorum,
O da aynısını söylüyor.
Bak ben unuttum bile diyorum,
Bunu da yineliyor.
Ama aklım hayal gördüğümü söylüyor
Ve kalbim ekliyor.
''Aynalar cevap veremez.''

22 Ekim 2010 Cuma

Dönüp arkama baktığımda

Göremedim onu, denemek istedim seslenmeyi, ama göremedim
Saklıydı, gizliydi, yedi farklı tülün ardına gizliydi.
Arzuyla bekledim, oturdum kucağımda yazılı sayfalarla,
Her iki satır bir boşlukta, sevişmekte adeta yalanlarla.
Gözlerimi kapadım, gözyaşlarımı durdurmaya yetmedi
Ama yeterdi acı dolu bakışlarımı gizlemesi
Kağıtlar düştü kucağımdan sayfalar saçıldı yerlere
Dağıldı tüm kurallarım, ezberim, öğrendiklerim
İki musluktan bir akan yağmurla beraber uçtu tüller havaya
Yağan yağmurda bir gökkuşağı gibi, sırayla.
Gözlerimi kapadım, arkamdaki aynaya.
Görmek istemiyorum onu artık
Dönüp arkama baktığımda.

16 Eylül 2010 Perşembe

Ayrılık

Daha önce de oldu. Hep olur.

Ama sevgili bu. Herhangi biri değil. Aynı yastığa baş koyduğun, aynı nefesi paylaşarak uykuya dalamadığın, elele gezerken ikinizin de ellerinizin terlemesini umursamadığın, annenden sonra "ne zaman traş olacaksın" diyen ikinci kişi.

Canın sanıyordun ama değilmiş. Diğer yarım diyordun ama elma çürümüş. Ara sıra verdiği tüm güvensizliğe, zaman zaman oynadığı tüm rollere, belki de seni kaybetmemek için söylediği ama yine de "yalan" olan tüm yalanlarına rağmen sevgilindi o senin. Arada yüzlerce kilometre olmasına rağmen, dışarı çıkmak için hazırlanırken sorgusuz sualsiz duvara yaslayıp öptüğün sevgilindi o.

Güzel şeyler yaşadınız. Pişman oldun belki ayrıldığına. Ama şu andaki "yalanın içinde yaşamaktansa kafam rahat olur" düşüncesi ne demek oluyor peki? Neden hiç bir ayrılık bu kadar midene oturmadı? Neden daha önceki iplerin kopuşu yarım saattir oturduğun zifir karanlık odada şiddetli bir ışığı açıp yüzüne tutmadı, rahatsız etmedi?

Çünkü şapşalın tekisin. O kadar alışmışsın ve o kadar üşengeçsin ki "başka birini nereden bulacağım ben" diye düşünüyorsun.

Korkuyorsun belki de. Bu kadar ilgi gösterdiğin, bu kadar düşündüğün, bu kadar kendini paraladığın halde tekrar ayrılmak zorunda kalmaktan korkuyorsun. Eskiden birileri korkunun ecele faydası yok demiş, korkunun hiç bir şeye faydası yok. Ne sevgiye, ne ilgiye, ne boka, ne püsüre. 

Korkmaktansa herkes gibi olacaksın: Gözlerin sonuna kadar kapalı, bırak ne bok yerse yesin. İster aldatsın, ister hayvan gibi davransın, ama yine de "beraber" olun. Senin ellerin de armut toplamasın bu arada, sen de önüne gelene asıl, elbet birkaç fırsat çıkar karşına. Performansının ortasında belki şöyle bir durup ne yaptığını ve nasıl bir insan haline geldiğini düşünürsün. Salla, yaptığın işe odaklan. Reklam gerek. Ne demiş yatakta oturup gömleğini iliklerken arkasındaki insana bakmaya tenezzül bile etmeyen biri? "şikayetlerinizi bize, memnuniyetlerinizi arkadaşlarınıza." Hahahahaha.

Böyle biri olabilecek misin? İyi düşün.

Konu dağıldı mı? Hazır başlamışken bunu da düşün. Bak, ayrılık neler getiriyor insanın aklına?

Canını ne kadar acıtmış olursa olsun, insandı. Ve sevgilindi. Seni gerçekten seviyordu. Hep sebepler. Hep. Olmasa olmaz mıydı sanki?

(Şimdiden yan çizmeye başladın. Utanmasan arayıp "ben ayrılmak istemiyorum, hata ettim" mi diyeceksin? Angutun biri olduğunu tekrar tekrar suratına mı vurmak gerekiyor yoksa?)

Sevgili. Ayrılana kadar bu kelimenin anlamını bilmediğini fark et. Her ayrılışında hatırla, her beraberliğe başladığında tekrar unut. Başka türlü gelenek bozulur.

Ayrılık. Ve yaptığın şeylerden asla pişman olma. "Kaçan kovalanır" gibi aptalca düşünceleri bir kenara bırak ve hayatını yaşa. Çünkü ayrılık senin aklına getirmediğin, getiremediğin her şeydir. Kafa yorma, olmayanı arama.

Sana kimse ayrılığın güzel bir şey olduğunu söylememişti. Sevgiliyken, beraberken dokunmanın, yanında olmanın tadını çıkar ama iş ayrılığa gelince yerin, hayıflan. Yok öyle. Gül, diken.

Tamam, kısa kes. altı üstü ayrılık işte. amma tatava yaptın. Kalk yüzünü yıka.

..yıldızlar bu gece her zamankinden daha uzak.


ALINTIDIR!

18 Temmuz 2010 Pazar

Sadece bir kitap

Ben bir hikaye kitabı olmak isterdim. "Doyamadan bitti" demeyecek kadar uzun, ama bezdirmeyecek kadar da kısa olmalı bu kitap. İçinde toplanıp beraber şarkı söyleyen insanlar olmalı, mutluluk dolu. Sayfalarında kimi zaman çoşku, kimi zaman dinginlik olmalı.

Kitaba her göz gezdirişin ayrı bir tat bırakmalı damakta. Bir sayfada muzip bakışlar olmalı, hemen ardında gizemli bir gölgeyle perdelenmeli, korkunç olmalı. Kızgın, tehlikeli bakışlar atmalı, ürkünç ilahilerle bezenmeli.

Her cümle ayrı bir tını vermeli kulağa. Bir melodisi olmalı. Sayfaları çevirdikçe adeta bir opera aryası gibi önce hayal dünyana akmalı, seni cezbetmeli, kendini kabul ettirmeli, takdir duygusu oluşturmalı. Yükselip alçalan notalar, değişen oktavlarla seni şaşırtmalı, ancak yormamalı. Bir zirvesi olmalı takdire şayan, ama zirvede bitmemeli. Muhteşem bir kompozisyon gibi zirveye yükselmeli, ama her kelimesiyle adeta eşsiz bir mücevher gibi çevresini süslemeli, tablonun tamamlanmasıyla nefesin kesilmeli.

Her bölümünde ayrı bir heyecan olmalı, adeta bir dans pistinde, sevdiğin insanla, arzu dolu bir tango yapmanın zevkini taşımalı. Önce adım adım yaklaşmalı, şık bir reverans yapmalı. Sonra yavaş yavaş yükselmeli, ve okuyan kişiyi kucaklamalı. Rüyalar diyarına taşımalı onu, sadece okuyucu ve kitap olmalı, sadece ikisi olmalı bu dansta. Dökülen gül yapraklarının teninde yarattığı ipeksi hissi yaşatmalı. Finale yaklaşırken tutkusunu iyice belirgin hale gelmeli, okuyucu adeta kendine bağımlı hale getirmeli, onu daha sıkı kucaklamalı. Unutulmaz bir gece yaşatmalı.

Son olarak, sırf mutlulukla bezeli olmamalı, gerçek hayatta acının, kısır döngülerin, çaresizliğin, kendini kandırmanın da var olduğunu belirtmeli. Bunların kötü, ancak yine de tecrübe edilmesi gereken etmenler olduğunu açıklayabilmeli.

Özetle bu kitap, okuyan her yarım insanı bir bütün, belki de çok daha fazlası haline getirmeli.

6 Haziran 2010 Pazar

Eurovision Finalinden birkaç not...

"Juliana Pasha" Albania
  • Veee eurovision tüm hızıyla esiyor! 4. sırada Moldova ilk düzgün performans veren ülke oldu, salyalarım akarak seyrettim şovu!
  • 6. şarkı bosna hersek'e ait. Solist çok marjinal çok güzel elektro gitar çalma rolü yapamıyor :D
  • 11. sırada yunanistan korkutucu şekilde güzel bir performans sergiledi! ilk 3 desek?
  • Wuuuhuuu, Manga 14. sırada çıkıp ortalığı kasıp kavurdu! İlk 3 mü yoksa!
  • 15. sırada çıkan arnavutluğun şarkısı benim favori şarkım olsa da canlı performansı diğer yarışmacılar yanında sönük kaldı :(
  • 20. sırada çıkan rusya niye 6 tane erkekle çıkmış sahneye? Yahu hatun koysaydınız 2-3 tane! Rusya yahu!
  • Vazgeçtim... 21. sırada çıkan Ermenistan, göğüsten ibaret bir hatun koymuşlar. Hatunda göğüs var... başka da HİÇ bir şey yok.
  • 2. sırada çıkan ispanya sahneye birilerinin atlaması nedeniyle tekrar sahne almak istedi. Bütün şarkıların ardından tekrar ispanya çıktı :D
  • 8. sırada çıkan Sırbistan'ın solistini şarkı söylediği ana kadar kadın sandım... erkekmiş...

Ama tabi ki de her zaman olduğu gibi yanlış tahminlerimiz de oldu doğru tahminlerimiz de. Ama eurovision heyecanlıydı bence :D Fazla güzel değildi belki, ama heyecanlıydı. :D
Enhanced by Zemanta